Cuma, Haziran 30, 2006

Sıcaaaaaak!

Yaz okulu hala düzene giremedi. Haftaya daha iyi olacağını söyleyip duruyorlar. Kızlar memnun hayatlarından şimdilik. Bu da yeterli gibi görünsede, öncelikle olumsuzlukları görüp elimine etmeye çalışan annelog yanım rahat durmuyor bir türlü. Didikliyorum tesisi. Seçenekler arasında saatleri ve bütçesi en uygun olanı bu idi. Denemiş oluyoruz. Henüz memnuniyet ibresinde bir yükselme yok. Bekliyorum bakalım.

Klimasız çalışmaya çalışmak da işkence oldu bu aralar. Şimdilik kullandığımız geçici ofisimize klima aldırmaya çalışıyorum. Geçici olsa da en az bir yıl burdayız. Sıcak dayanılır gibi değil. Bir cadde ilerimizde kızgın gemi sacı üzerinde kaynak yapan işçiler var. Onlara kıyasla cennette sayılırız tabii. Yine de çok sıcaaaaaaak!!!

Salı, Haziran 27, 2006

Yaz Okulu

Okullar kapanınca kızım da eve kapanmıştı mecburen. Ablamız oğluşumla ilgilenirken bahçede kendisini takip edemeyeceği için, dışarı çıkmasına ben işten dönene kadar müsaade yok. Sürekli harekete alışık tabii. Sıkıldığını söylemedi hiç ama, televizyonla dolu vakti de boşa geçmeye başlamıştı. O yüzden yarım günlük bir yaz okuluna başladı dün. Neşeli'nin şeker kızıyla birlikte gidiyorlar. Sabah Neşeli götürüyor, öğlen ben alıyorum kızları. Bugün ikinci gün. İlk kez tiyatro dersi göreceklerdi. Hocaları gelmemiş. Olmadı. Sonra da öğlene kadar yüzme dersi. Bizim hatun yüzmeyi henüz tam halledemediği için ayrı gruba düştüler.
Almaya gittiğimde kurt gibi aç oluyor kızım, yani ıspanak olsa yer vaziyette. Biz tatile çıkana kadar gidecek. Öğleden sonraları dinlenir artık.
Öğlenleri kızları almaya gidince yemeğe vakit kalmıyor diye layt yoğurt ve sandviç getirmiştim bugün yanımda. Gittiğimiz eğitim toplantısında özsüt'ün nefisss pastası ve arkasından ofiste ayrı kişiler tarafından iki parti halinde ısmarlanan dondurmalar, neredeyse hayata küstürecekti beni. Yememeyi seçebilirdim tabii. Olmadı maalesef. Tam da Temmuz'daki düğün için elbise bakıyorken ve tam da mayo sezonu açılmışken...

Genişlik İlacı..

..var mıdır acaba? Şöyle alınca biraz geniş ve rahat düşünmeyi öğretsin insana. Herşeyi kontrol etmekten vazgeçsin, biraz oluruna bıraksın. Var mıdır?

Salı, Haziran 20, 2006

Çentik

Zamanı tutamıyoruz. Rüzgar gibi biraz, orda olduğunu biliyoruz, etkilerini görüyoruz ama gerçekten göremiyoruz.

Her ikisinin de kapılarında, boylarını çentikleyip yanına tarih kazıdığımız boy ölçme işaretleri var. Çok sevdiğim bir arkadaşım vermişti bu fikri. O da kızlarının boylarını çentikliyor zaman zaman, yanına da tarihi yazıyor. Eylül gibi taşınacağız ve boy çentiklerimizi de aynı şekilde tarihleriyle birlikte hem oğlumun hem de kızımın oda kapılarına taşıyacağız. Geride bırakılamayacak bir hatıra...
Düzenlenecek bir yığın fotoğraf var bu arada. Dijital makinalar çıktığından beri de fotoğraf işini toparlamak zorlaştı. Albümler için ayrı bir oda gerekecek bize bu gidişle. Eskisi gibi değil ya artık, 36 pozla sınırlı olmayınca ipin ucunu kaçırıyoruz. İş fotoğrafların bastırılmasına gelince de eleme yapmak çok zor oluyor. Bekledikçe de birikiyor. Bir yerden başlamalı...

Gösterimiz Güzel Geçti

Tam sonuna doğru kamerada kaset bitti ve biz de kep törenini kaydedemedik. Olsun. Bolca fotoğraf çektik. Aslında bir de ellerinde kameralar ve fotoğraf makinalarıyla bizlerin fotoğrafını çekseler iyi olurdu. Oldukça eğlenceli bir görüntüydü zira. En iyi görüntüyü almak için türlü atraksiyonu yaptık veliler olarak. Boy avantajımızı kullandık, yetmediği yerde de yüksek bir yerlere çıkarak görüntü yakaladık. Çocuklar harika, veliler komikti. Komik ama gururlu...

Cuma, Haziran 16, 2006

Telaş

Bu akşam kızımın yıl sonu gösterisi var. Biraz önce aradım evi. Bir telaş, bir telaş...
Aslında bu onların eğlenmesi gereken bir günken, biz oturacağız, onlar gösteri yapacaklar. Bana farklı olmalıydı gibi geliyor. Yani onlar eğlenmelilerdi, biz değil. Bugün bir arkadaşımla konuşurken, bana bu durumun farklı bir boyutunu gösterdi. Topluluk önünde bulunmaya küçük yaştan alışıyorlar böylece dedi. Doğru. Kendi adıma topluluk önünde konuşma yapmam istense, herhalde düşüp ölü taklidi yaparım hemen. Bizim çocuklarımız daha şimdiden ellerine mikrofon alıp seyircinin gözünün içine baka baka şiir okuyup, folklör hareketlerini rahatlıkla yapabiliyorlar. Büyüdüklerinde bir oda dolusu ciddi iş kişilerine de rahatlıkla sunum yaparlar bu altyapıyla diye düşünüyorum.
Artık anaokulu dönemini kapattıkları için, cüppe ve kep de işin içinde olacak bu akşam. Bunu fazlasıyla abartılmış buluyorum, belki birer Atatürk resmi hediye edilebilirdi veya topluca çekilmiş bir anı resmi olabilirdi...Sanki askere davul zurna ile uğurlamak gibi geliyor bana. Yersiz, gereksiz, neden yapıldığı tam anlaşılmayan bir durum. Görüntü çok güzel de, gerçekten zamanı mı diye sormak gerekiyor.
Bu akşam, bir zamanlar çok zorlandığımız, alıştırana kadar ağlattığımız ve ağladığımız, deneye yanıla pek çok şey öğrendiğimiz anaokulu dönemi, kızım ve bizim için bitiyor. İlkokul ve devamı çok uzun soluklu bir yürüyüş. Bizi neler bekliyor, göreceğiz.

Perşembe, Haziran 15, 2006

Bezelye

Kendisi de benim için küçük bir bezelye olan oğluşum garip bir huy geliştirdi. Çiğ bezelye yiyor. Bir de yakalarsa dolmalık biber ve taze soğan. Taze soğan yedikten sonra yanına yaklaşılmıyor ama umursadığı yok zaten. Vitamini direkt alıyor. Çocuklar ihtiyaç duydukları besinleri, ihtiyaçları kadar yerlermiş. Bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış. Ancak bir annenin bilimsel çalışmaları inandırıcı bulabilmesi için, kendi annelik içgüdüleriyle çakışmayan sonuçlarda olması gerekiyor galiba. Gerçi ben epey törpülendiğimi düşünüyorum. Eskiden yemek konusunu daha fazla dert ederdim. Şimdi daha makul ve mantıklı dert ediyorum. Ama yine de ediyorum...Bilim adamları asıl anneler üzerinde çalışma yapmalı galiba...

Salı, Haziran 13, 2006

Yaz Faaliyetleri Listesi

Pazar günlerini mümkün olduğu kadar dışarıda, değişik yerler görmeye çalışarak geçiriyoruz. Hiçbir planımız olmazsa da, sahile gidip yürüyüş yapıyoruz. Öncelikle çocuklar için. Farklı mekanlar ve insanlar görsünler diye. Hepimiz keyif alıyoruz bu gezilerden. Havalar düzelince gitmeyi planladığımız yerler oluyor zaman zaman. Ama bunların bir listesini yapalım ve sırayla hepsine gidelim diye karar verdik. Yaz faaliyetleri listesi yani. Bu iş benim görevim. İlk aklıma gelenler;
1.Koç Müzesi (daha öne gitmiştik, kızım çok küçüktü, tekrar görmeli, oğlum da arabalara bayılacak)
2.Miniatürk (hiç gitmedik, artık zamanıdır)
3.Boğaziçi Hayvanat Bahçesi (Hemen hemen her yıl gidiyoruz, bu yıl oğlum görmeli)
4.Kapalı Çarşı (Hem Cumartesi hem de kalabalık, zor olabilir, deneyebiliriz yine de)
5.?
Takıldım....Biraz daha düşüneyim...

Cuma, Haziran 09, 2006

Farketmeden

Oğluşum hızla büyüyor. Biz farkedemeden, dikkatlice bakamadan, büyüyor. Hergün işten dönüşümde yeni birşeyler öğrenmiş olduğunu görüyorum ve şaşırıyorum. Tuhaf ama, bazı akşamlar, sabah bıraktığımdan daha farklı, değişmiş buluyorum. Sanki saçı uzamış, boyu atmış gibi. Milimetrik değişiklikleri de farkediyor olamam tabii ama, yine de bir değişiklik varmış gibi geliyor bana. Şaşırıyorum.
Ablasının küçüklük kıyafetlerinden rengi ve tipi uygun olanları giydiğinde de, demek ki kızım da bu kadardı, şimdi ise ilkokula başlayacak kadar büyüdü, acaba oğlum ablası kadar olduğunda nasıl olacak diye düşünüyorum. Ablasının mavi ayıcıklı patiklerini giymişti bu sabah. Oldukça yıpranmış ama hala iş görür durumdalar. Tuhaf duygu. Eskiden kızımın giydiği, şimdi gözüme ufacık gelen patikler, oğlumun ayağında...Ablasının bebeklik yatağına da sığmamaya başladı.
İnanılmaz...

Giderayak Ekmek Yapımı

Cumaları temizlik günüdür bizde. Bir de artık beyaz ekmek günü. Çünkü bütün hafta boyunca, kepekli ve tahıllı ekmek yaparak herkesi, bildiğimiz beyaz ekmeğe hasret bırakıyorum. Ama Cuma günü çoğunluğun talebi ile beyaz ekmek pişiriyorum. Tabii herşeyi makina yaptığı için, ben yapıyorum demek ne kadar doğrudur bilemiyorum.
Neyse...
Dün akşam saat dokuzda sızıp kalınca ekmek de yapamadım. İşe gitmeden yaklaşık dört dakika önce aklıma geldi ve sevgili Binnur'un Mis Kokulu Ekmekler'inden deneyip Cumaları sürekli yapmaya başladığım klasik beyaz ekmeğin malzemelerini ölçüp makinaya attım (Binnur'un diğer tariflerini de tek tek deniyorum). Sonrada düşündüm. Alet işler el övünür hesabı oluyor ekmeklerim diye. Ama bir yandan da, tam işe gitmek üzereyken, en olmayacak zamanda, ekmek yapabilir olmak teknolojinin nimeti değildir de nedir? Varsın, makina yoğursun, ben de ben yaptım diyeyim. Önceki akşam da çilek reçeli yapmıştım, ikisi birlikte hoş bir ikili olurlar, afiyetle yeriz. Ben de övünürüm.

Çarşamba, Haziran 07, 2006

Çağrışım

Sevgili Asortik Krep, izinsiz aldım resmini, umarım sorun olmaz.

Begonviller mi özlediğim,
Yoksa beyaz badanalı çatısız evler mi?
Çivit mavisi kapılardan içeri,

Badem ağaçlı bahçelerden dışarı
Bir türlü soluklanamadım
Kapı önü basamaklarında oturup

Rüzgarı seyretmek mi özlediğim
Yoksa terliklerimi sürüye sürüye yürümek mi?
Bir türlü anlayamadım...

Bir resim neler söyletti...Tatile var daha...Biraz daha gayret...




Pazartesi, Haziran 05, 2006

Otopark Savaşları

Sonucu en başta söylemek gerek: Eğer belirli bir sektör, iş yoğunluğu açısından çılgın bir dönem yaşıyorsa ama genişleyecek de fazla alanı yoksa, park yeri sorunu ve savaşları kaçınılmazdır!
Sadece bizim ofise ait 15 araç ve etrafta onlarca firma ve onlara gelip giden birçok araç varken, toplamda ortalama bir okul bahçesine denk gelebilecek alanda, güçlü olanın kazandığı bir düzen oluyor haliyle. Geçen gün arabamın lastiğini indirmişler. Birkaç yerde de ani çizikler oluştu. Zaten, sanayinin ortasında hem bayan, hem araba kullanan bayan, hem de arabasını iğne deliklerine parketmeye çalışan bayan, oldukça ilgi ve tepki çekiyor. Geçen hafta, hassas(!) manevralarla parkettiğim yerden çıkmaya çalışırken, arkamdaki minibüsün sandığım kadar uzakta olmadığını farketmem ve durmam bir oldu. Ancak, geç algılamış olmalıyım ki, ben durana kadar geçen sürede, minibüsün sol kapısında hafif bir göcük oluşmuştu bile. Neyse ki, bir şekilde tanıdık çıktı. Tam eve gitmeye, dakikaları boşa geçirmemeye çalışırken, bir de polisle, raporla uğraşmak en az bir saat alacaktı.
Bir ara skutır almayı bile düşündüm ciddi ciddi. Hala da ara sıra aklıma gelmiyor değil. Belli mi olur, belki yaparım öyle bir çılgınlık!

Faydalı Olabilir

İş yerindeki masamda sürekli duran kitaplardan biri de bu. Çalışan kadının başarı formülü... Sanırım kolanın formülünün çözülmesinden daha zor bu iş. Ama iddia edip yazmış yazanlar. İlginç kitap. Çeşitli vakalarla birtakım mesajlar veriliyor. Çeşit çeşit olay üzerine, olayın kahramanı kadın, ne yapmayı tercih etmiş, edince sonucu ne olmuş...
Arasıra gözatıyorum. Samanlıkta iyi fikir aramak gibi de olduğu oluyor ama yine de tamamlayana kadar birkaç cin fikir daha bulacağımı tahmin ediyorum.