Pazartesi, Haziran 29, 2009

Tatil Hazırlıkları

Çarşamba günü yolcuyuz..Valizler fırsat buldukça doldurulmak üzere, ortalıkta öylece duruyorlar, şimdiden 3 tane ettiler, bakalım kaçla tamamlayacağız. Her seferinde fazla birşey götürmeyeceğim diye başlayıp, e bu da giyilir, bu da yedek olsun diye diye, gitgide şişen valizlerin durumu bu yıl da farklı değil. Güneş kremleri, ateş düşürücüler, kamera ve şarjı, şapkalar, gözlükler, hikaye kitapları, boya kalemleri ve daha birkaç madde daha, aman bunları koymayı sakın unutma listemdeler.
Çocuklar çok heyecanlılar gidecekleri için..Bu yıl pazardan alınan civcivlere ilave olan bir de tavşan alma niyetimiz var. Eve dönerken bırakacak bir yer bulursak alacağız. Civcivleri, kümesi olan bir tanıdığımıza bırakıyoruz tatil sonunda ama, tavşan heryeri kemirip pisleteceği için kabul etmeyebilirler. Bakacağız artık..Geçen yıl kızım civcivine "Pamuk", oğlum da "Power Ranger" ismini vermişti. Power Ranger ismiyle tezat şekilde, sürekli miskin miskin otururken, Pamuk'u zaptetmekte epey zorlandık. Organik tarım bahçemiz de bu yılki ilk mahsullerini vermeye başlamış bile. Arada uğrayıp bahçeyi çapalayan, sulayıp temizleyen çok tatlı yerli bir çift var ve ilerlemiş yaşları onları birbirlerine daha da düşkün yapmış olmalı ki, hep birlikteler, her işi beraber yapıyorlar. Son derece sevimliler. Annem de rahat ediyor, bahçe ve ev emin ellerde diye..Sabahları kahvaltı için biber ve domates toplamak müthiş keyifli. Bu kadar mı çıtırdar bir biber! İnanılır gibi değil. Yerli domates diktirdi bu yıl annem..Çok daha lezzetli oluyorlar. Ve mis kokulu tabii.
İlk beş gün babamız yanımızda olacak, sonraki oniki gün ise yok. Benim ve kızımın arkadaşları gelip kalacaklar arada. Eğlenceli olacak.
Anneannem eskisi gibi sağlıklı değil, çok çöktü. Birlikte gidiyoruz tatile ama o herhalde kızkardeşine geçer, onunla kalır bir süre. Dün pazara götürdüm, çok hoşuna gitti, hava da sıcaktı gerçi ama dinlene dinlene gezdik, tişört karıştırdık, ucuza çanta alıp sevindik. Firil firil elbiseler aldık ona. Habire bana da birşeyler almaya çalıştı. Zor durdurdum. Birara şimşekler çaktı, bulut kapladı ortalığı da hava ferahladı. Daha rahat gezdik böylece. Pazarcıların şansına yağmur yağmadı. Eve dönerken biraz ferahlamış, rahatlamıştı. Ben de..Yaşlılık ne zormuş görüyorum hayretle. Biraz neşelendirmeye çalışsam da, gözlerindeki hüznü silemiyorum bir türlü. Az zamanım kaldı diyor. Vaktimi bekliyorum diyor. Uykularım kaçıyor. Çocukluğumdan hafızamda kalan nefis bir anım var. Herhalde 5-6 yaşlarındaydım. İzmir'de oturuyorduk. Anneannem birgün beni Bornova'da fakültelerin arka taraflarında, yemyeşil ağaçlık bir yerlerde, inanılmaz güzellikte ve o zaman bana sonsuzmuş gibi görünen bir papatya tarlasına götürmüştü. Sanırım bir de tren yolu geçmiştik. Yanımızda yiyecek de vardı galiba. İri iri, upuzun papatyalar arasında, güneşli bir ilkbahar gününde, sanırım daha önce hiç olmadığım kadar mutluydum! Anneannemin bana papatyadan taç yaptığını da bugünmüş gibi hatırlıyorum. Minicik pikniğimizden aklımda kalan anlar, sıcacık, mutlu, müthiş huzurlu, bol güneşli ama ılık, enfes papatya denizinde ne yapacağımı şaşırmam ve çiçekten prenses tacım hala sık sık aklıma gelir. Gülümserim.
Tatil hazırlıkları başlığına uymadı bu konu ama, içimden geldi. Yazmam gerekliydi. Şimdi, yaşlanmış vücuduna bakarken anneannemin, artık yıllar olmasına rağmen, kaybettiği oğlunun acısı da birleşince, donuklaşan gözlerine biraz olsun canlılık getirmek çok önemliydi benim için. Dün çıkıp, uzun uzun pazar gezmesi yapmamız, ikimize de iyi geldi. Kolkola, ağır aksak, ama huzurlu..Onu biryerlere götürme sırası bende şimdi.
Tatilin, benim için "tatil" olacağını düşünmek gibi bir saflıkta bulunmayacağım. Mümkün olursa, akşamları sakince kitabımı okuyabilmeyi diliyorum sadece. Müthiş bir kitaba başladım. Bitince yazarım.
Dönüşte bir sürü iş beni bekliyor olacak. Şimdilik düşünmemeye çalışıyorum. Yine de plan yapmadan da, onu ordan bunu burdan diye düşünmeden de edemiyorum.
Bize şimdiden iyi tatiller..

Pazartesi, Haziran 22, 2009

Cehalet Mutluluk Mudur?

Dün akşam bitirdim bu kitabı..İçimden, çocuğu olan herkese okuyun bu kitabı, ne dediğini duyun demek geldi şiddetle. Sanal tuzakların bu kadar yakın, bu kadar iğrenç, bu kadar hayatın içinde olduğunu bilmiyordum. Kitabın anlattığı çirkinlikler yeni çıkmadı ortaya. Hep vardı..İnternetle daha kolay hale geldi sadece. Bunu öğrendim. Rakamlarla dehşete düştüm, uzman görüşlerini okurken ise rakamlar anlamlandı . Tüm bunları bilmeden yaşıyor olmayı ister miydim diye düşünüyorum. Okumayıp bilmeseydim..Dünyanın ne denli çirkin olabileceğini okumasaydım..Daha mutlu mu olurdum?
Kafamızı kuma gömme zamanı değil bu çağ. Soğukkanlı olmak, bilmek, tedbir almak, aklı selim yaklaşmak gerekiyor herşeye. Kitabı özetleyecek değilim. İçimden gelmiş olmasına rağmen, okunmalı diyecek de değilim. Her bünye kaldırır mı bilemem. Kendi adıma iyi ki okudum diyebilirim sadece.
Çocuklar hızlı büyüyorlar. Geriden gelmemek gerek.