Cuma, Ocak 20, 2006

Dün sabah gittim...

...ve hatta dönüyorum bile. Tek günlük bir iş gezisinden...
Eindhoven'a (daha doğrusu havaalanı ve şehir merkezi dışına) ilk gidişimdi. Burda tanışıp görüştüğüm iki firmanın davetlisi olarak gidip, bir tam günü toplantı yaparak geçirdim. Sabah bile denemeyecek kadar erken bir saatte idi uçağım. Yolculuk sırasında da pek uyuyamadığım gibi, esnememe de bir türlü engel olamıyordum. Neyse... Havaalanında, görüşüceğim ilk firmanın yetkilisini beni bekler buldum. Birkaç dakika sonra toplantıya başlamıştık bile. Binalarına girdiğimde burnuma çarpan nefis kahve kokusu, biraz beni ayıltsa da pek yeterli gelmedi. Halen uyku modunda olduğum için, ilk başlarda galiba oldukça boş bakmış olmalıyım ki, önce onlar kendi firmalarını tanıtmayı tercih ettiler. Sonra sıra bana gelince, o da ne?! Kekeliyorum!! İngilizce kelimeler bir türlü aklıma gelmiyor, gelselerde sıraları doğru olmuyor! Aklımdan geçenleri söze dökmek ve aradığım kelimeleri bulmak saniyeler sürüyor. Her türlü işi e-maille halletmeye alışıp, çok az telefon görüşmesi yaparsam olacağı buydu. Bir fincan kahveden sonra, biraz açıldım da, neyse ki birkaç birşey söyleyebildim.

Sonra imalat yapılan yerleri gezdik sırayla. Düzene ve saat gibi işleyen çalışmalarına hayran kaldım yine. Eindhoven'ı birkaç kilometre geçince, Belçika'daki, diğer görüşeceğim firmaya gittik. Her iki firma da bizi beğenirse ve biz onları beğenirsek anlaşma yapılacak ve birlikte çalışılacak. Yani neyi nasıl söylediğim önemli...

İkinci toplantıda da kelimeler kayboldu!!! Konuşamıyorum! Yok, yok, yok! Karşı tarafın kaşları çatılmaya başladı. Birbirlerine filan bakıyorlar.Ben hala geveliyorum. Su içiyorum sık sık. Yok, olmuyor!
Bir ara müdürlerine telefon geldi. Zil sesi ve bir süre mola vermek işe yaramış olacak ki, nihayet açılabildim. Durumu toparlayıp söylemek istediklerimi, onların da anlayacağı şekilde anlatabildim sonunda.

Sonuç mu? Evet, her iki firma da bizimle çalışmak istiyor. Hem de bana rağmen...

Hollanda'ya her gidişimde (hepsi iş için ve son derece kısa geziler), ülkemde bulamadığım için hayıflandığım iki konuya üzülür dururum. Biri, musluktan bardağımı doldurup, tadını çok lezzetli bulduğum sudan içmek. Görüştüğüm firmalardan biri, çöl ortasında kumlu ve nükleer silahla kirlenmiş dahi olsa, böyle bir sudan, tatlı ve içilebilir su yapacak ekipmanları üretiyor. Demek ki yapılabilir. Belki de vaktinde düşünülseydi, İstanbul'da da musluktan su içilebilirdi. Çok zor hatırlıyorum o zamanları ama eskiden musluktan içerdik galiba.

Diğeri ise, çok yaygın olan, annelerin haftanın belirli günleri çalışmaları. Mesela sadece Pazartesi ve Çarşamba...Ya da Salı, Çarşamba ve Cuma...Hem çalışıp hem de evlerine ve çocuklarına yeterince zaman ayırabiliyorlar. Kazançlarını sormadım şimdiye kadar ama, çok da düşük olacağını sanmıyorum. Belki burda da yarı zamanlı çalışabilen şanslı anneler vardır ama azınlıkta oldukları kesin. Tam bana uygun olabilecek bir durum işte.

Bu arada, bu sabah az kalsın dönüş uçağını kaçırıyordum! Süper hafızam sayesinde, uçak saatini gerçekte olduğundan otuz dakika geçmiş gibi hatırlayınca, hevesle beklediğim alışveriş faslını on dakikada filan yapmak zorunda kaldım. Beş tane parfüm deneyip, sonunda ikisi kırkdokuz euro standından, hiç denemediğim iki tanesini, konserve alır gibi sepete attım. Çocuklar için birkaç oyuncak ve hediye çikolataları alışımı ise hayal meyal hatırlıyorum. Ucuz standdan aldığım ruj ve allık renklerine ise, ancak uçakta bakabildim. Neyse ki, kullanılabilir şeyler almışım.

Bir yerlere geç kalmayı sevmeyen ben, peşimde bir parfüm bulutu bırakarak ve sonuncu olduğumu düşünerek bindim uçağa. Kalkışa birkaç dakika kala gelenler olduğunu görünce, rahatlıklarına hayret ettim doğrusu. Unutmamak için uçakta yazıyorum bunları. Bu arada, akşam yemeğinde ve kahvaltıda, bir de biraz önce çikolata ve kahve keyfi yaparak, diyet listemin tamamen dışına çıktım. Pişman mıyım? Tartıya çıkana kadar hayır.

Eve gidiyorum. Ve onları çok özledim...

18 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba annelog,

Yazıların kesilince anladım gittiğini. Sana iyi yolculuklar diliyorum. Vaktin olursa gel 2si, 3 ü bir arada birşeyler içeriz.

Sevgiler
Pınar' ın Neşeli Sokağı

Annelog Atölye dedi ki...

Neşelicim gelmeye çalışırız, sana da kolay gelsin:)

Teşekkürler Semra, gerçekten yoğundu:(

mom dedi ki...

ahhh keske annelerin calisma sartlariyla ilgili sey olsa ama hayal....iki firmayla anlasma saglamani tebrik ediyorum :))

Adsız dedi ki...

Dediğin gibi orada anne olanlar part time bazı günler çalışabliyor ne lüx ama.Ben günübirlik yurtdışına gitmedim ama giden bir arkadaşım var,bir hafta toparlayamıyor kendini.
Bitr güne ne kadar çok sığabiliyor değil mi?

Annelog Atölye dedi ki...

Yonca Merhaba, henüz niyet aşamasındalar. Ama iyi gidiyor. Ben ce de hayal diğeri:(

Aslı Merhaba, bende tuhaf birşey oluyor, sanki gemiden inmişim gibi sallanıyormuşum gibi hissediyorum uzun süre. Dengem bozuluyor herhalde:)
İyi haftalar...

ibeking dedi ki...

bak olsun değişiklik olmuş sana..tebdili mekan olayı..benim canımda kısa süreli bir iş seyehati çekti şimdi..ama bebeğimi bırakamam bu aralar...

sevgiler

Annelog Atölye dedi ki...

Merhaba İbeking, değişiklik iyi oldu bi yerde. Hatta bir gün de şöyle serbest gezebilseydim, bana bir yıl yeterdi:)

gulece dedi ki...

evine ve sevdiklerine hosgeldin diyeyim,ve tebrikler tabi anlasma icin.bazen oyle tutukluklar olabiliyor is hayainda,insaniz hepimiz,anlamistir onlar da sonradan toparlayinca..su annelerin belli gunlerde calisma olayina bayildim ben,hepimiz icin ideal,ama cok zor bu ulkede..

Annelog Atölye dedi ki...

Merhaba Gülece:) çok teşekkürler. Anlaşma işi tam olarak netleşmedi. Ama haklısın burada çok zor öyle bir çalışma:(

Annelog Atölye dedi ki...

Çok teşekkürler Bilge:)Evet hem de ne sarılma:)

ece dedi ki...

hoşgeldin annelog,
şöyle bir baktım da bloguna yahu ben uzun zamandır ziyaret etmemişim seni, ayıpladım kendimi çok çok çok sory :))
iş bağlantısına sevindim hayatım hayırlı uğurlu olsun...
yahu ben annelerin çalışma günlerine şaşırdım kaldım nerde burda öyle bir uygulama allahtan evle işyerim 4 dakikada arada gidip kızımı emzirip geliyorum.o zaman bile beni bahçede görenler mesai saatinde dışarda ne işin var gibi salak salak suratıma bakıyorlar :(
kuzucuklarını benim içinde kocaman kucakla olur mu...
sevgiyle kal...

Annelog Atölye dedi ki...

Merhaba Ece, sen de hoşgeldin:) Ne güzel di mi öyle çalışma günleri. Cennet olurdu hakikaten. Evin işe yakın olması gerçekten çok önemli çocuklar olduğunda.
Memnuniyetle kucaklarım:)

Adsız dedi ki...

selam canım,
ne bu hız,kısa zamanda çok iş başarmışsın tebrikler canım.
neşeli hn ile yakın olduğunuz için kahvelerle buluşmalar falan kıskandım yani.bir günde bize beklerim bendede ikisi veya üçübir arada var yani.neşeli hn.da buradan duyurulur.
sevgiler,
ayşen

Annelog Atölye dedi ki...

Memnuniyetle geliriz Ayşen Ablacım, şu kar kış hafiflesin hemen:))

nimetin.blogspot.com dedi ki...

aman ne güzel bir günlüğüne de olsa mekan değişikliği sefan olsun be

nimet

Annelog Atölye dedi ki...

Hakikaten çok iyi geldi Nimet:) Nefis bir akşam yemeği ve yanında kırmızı şarap çok keyifliydi. Ama daha fazlası bayar tek başıma:))

nimetin.blogspot.com dedi ki...

valla anne be itiraf ediyorum bazen kendimle başbaşa kalmayı özlüyorum ben o açıdan ne yalan söyleyim özendim şimdi sana:))
ama dediğin gibi bir veya iki gün fazlası özlemle karışık olur mayhoş bir tat verir insana haklısın

nimet

Annelog Atölye dedi ki...

Çok doğru Nimet:) Ben bazen kırmızı ışıklara yakalanınca seviniyorum biraz daha arabada kalıp müzik dinleyebileceğim işe gidene kadar diye:))