Perşembe, Şubat 01, 2007

...

Bugün pek neşeli, pek iyimser ya da pek pozitif değilim. Kendi kendime ağır geliyorum bugün. Masada bekleyen onca işe rağmen, elim kolum kalkmıyor, işe gitmiyor bir türlü. Nereye kadar, ne zamana kadar hiçbiryere varmayacak bir yolda yürüyebilir bir insan bilemiyorum. Hedefi olmak önemli. Önemliymiş yani. Yok aniden düşünmedim bunları, hep vardı kafamda bir hedefsizlik sorunu ama sanırım bugün bastıramayacak kadar güçsüzüm.
Bu duruma en iyi gelecek çözüm sanırım yine çalışmak. Biraz iş yapmaya çalışayım, böylece çocuklarımın yanlarında olamayarak neler kaçırdığımı ve artık çalışmama gerek kalamayacak dönem geldiğinde onların da kocaman olacaklarını düşünmeyi bırakabilirim belki.
Derin bir nefes al, biraz daha gayret, haftasonuna az kaldı. Şimdilik avutur bunlar beni. Şimdilik.

Bir de unutmadan yazayım. Oğluşu babası uyutuyor artık. Ben girip bir buçuk saat çıkamıyorum odasından ama, babası odasına girince hemen yatıyor ve biraz şarkı söylemeden sonra çıkıveriyor. Bu arada birkaç kez anne nerde diye soruyor ağlamaklı. Ya markete gitmiş oluyorum ya da baba için ilaç almaya. Sesini çıkarmıyor, yanlız başına sessizce sütünü içiyor. Bitince tekrar babasını çağırıp süt istiyor ama bu kez bitiremeden uyuyakalıyor. Bir yandan içim sızlıyor, bir yandan da kızımla vakit geçirebiliyorum diye seviniyorum. Karanlık odada saklandığım yerde o da suç ortaklığı ediyor bana. Soru sormaca oynuyoruz. "Anne sen bir gölge olsaydın, ne gölgesi olmak isterdin?" Hmm..Düşünüyorum. "Şato" diyorum. "Ben deee..At gölgesi olmak isterdim, en sevdiğim hayvan çünkü". Sanırım ben bir de aynı anda pek çok yerde olabilen doğa üstü bir yaratık da olmak isterdim. Ama bunu içimden söylüyorum. Küçük güzel kafasını karıştırmayayım istiyorum. Sadece sıkıca sarılıyorum.

19 yorum:

BoriPori dedi ki...

ahhh Sumruşşş, damarıma öyle bir bastın ki:( fakat bahsettiğin ruh hali bende uzun zamandır mevcut, öyle ki hiçbirşey yapmamaktan yorgunum.. biraraya gelince konuşacak çok şey birikti..öptüm

Annelog Atölye dedi ki...

Sen de mi Ebruş?:(
Blog işini çözmüşsün,güzel olmuş bu arada:)Demek ki template de sorun vardı daha önce, bazıları zor oluyor hiç anlaşılmıyor.

ipek dedi ki...

Merhaba,
Sayfamdaki mesajınızla sizi tanıdım, buraya geldim ve tanıdığıma daha da mutlu oldum. Yazılarınız, paylaşımlarınız çok güzel. Sık sık uğrayacağım.
sevgiler
İpek

CRESCENT dedi ki...

Çocuklarının yanında olamadığın için kendini suçlamaktan vazgeç bence.Ben de zaman zaman bu tarz şeyler düşünüyorum ama bu böyle olmak zorunda,artık yaşam şartları bunu gerektiriyor, böyle şeyler düşünmekle sadece kendimize zarar vermiş oluyoruz başka da bir işe yaramıyor zaten...

Annelog Atölye dedi ki...

Hoşgeldin İpek, beklerim tabii:)

Merhaba Crescent:)Tüm mantıklı açıklamaları biliyorum ama hissettiğim de bu. İçimi dökmek iyi geliyor sadece.

Nilüfer dedi ki...

Annelog, içini daha karartmak istemem ama benim de kafam tam tersi karışık. Çalışmam gerekmiyor ama evde kendimi işe yaramaz hissediyorum. Bir işe girsem, kızım ne olacak. Bir de vakti çok uzatmadan ikinci çocuk istiyorum, bu da çalışırken olmaz bazı sebeplerden. Kararsızlığımın içinde depelenip duruyorum yani.
Eşim de istemiyor aslında çalışmamı çünkü herşeyin altından kalkabilen becerikli hanımlardan da değilim. Off olacak olan belli de ben kendime oturamıyorum galiba...
Uzun yazdım kusura bakma, anlamıyor ki kimse beni...

Ayçiçeği dedi ki...

Annelog, sanırım ben bu konuda kararımı verdim artık ve biraz daha ara vereceğim çalışmaya. Artılarından çok eksilerini işitiyorum bu günlerde. Ama yine de son kararım değil :) Off, ruhumda var kararsızlık :((

Çocukları uyutmak da ayrı bir zorluk. Büyük oğlumu bir korku sardı gidiyor. Uykuya dalana kadar beni istiyor hala. Ben de ona öncelik veriyorum, sabah erken kalkıp okula gittiği için. Sonra küçüğü yatırıyorum. Gerçi tatil nedeniyle şaştı düzen, bakalım nasıl toparlayacağız :)

e-recep dedi ki...

Sayın Annelog,

Günümüzde tüm anneler sizin de belirttiğiniz zor kararla başbaşa bırakılmış durumda.

TV kanalları, gazeteler, dergiler ve kitaplardan empoze edilen doktrin ve gittikçe zorlaşan hayat şartları kadını çalışmaya iterken, kadın doğası kadına "evde otur, çocuklarınla birlikte ol" ayır diyor. Bir erkek olmama rağmen bunu çok iyi biliyorum.

Bir çok genç annenin yaşadığı bu ikilemi siz de yaşıyorsunuz.

Peki nedir bu sorunun kökeni?

Cevabı aslında çok basit. Belki ilk başta inanmanız zor gelebilir ama yine de sizinle paylaşmak istiyorum.

Günümüz hayat şartları, ekonomi, sosyal yaşam, akımlar ve trendler, global bankerler ve global şirket sahipleri tarafından belirleniyor. Ben bunların sahibi olan küçük zümreye “global elit” adını vereceğim.

Hayat şartlarını ağırlaştıran global elit, kocanın kazandığı paranın –ne yaparsa yapsın- yetmemesine sebep oluyor, kadın da çalışmak zorunda kalıyor.

Öte yandan yeni yetişen genç kızlara, daha çocukluklarından itibaren sürekli "bağımsız ol, kocana muhtaç olma, birey ol, idealin olsun, çocuklar başağrısıdır" fikirleri empoze ediliyor.

Bunu, gittiğiniz okullar, seyrettiğiniz diziler, sinema filmleri, okuduğunuz kitaplar, gazeteler, üye olduğunuz dernekler, örgütler, localar, kulüpler ve önemlisi tohumları yüzlerce yıl önce atılmış erkekleri kadına eziyet ettiren art niyetli "gelenek" ve "töre"ler yapıyor.

Sayın Annelog,

Kadının yeri evidir. Çocuklarının ve kocasının yanıdır. Bir kadın ancak bu şekilde mutlu olabilir. Kadın evinin hizmetçisi değildir. Erkeğin kadına zulmetmeye hakkı yoktur.

Erkek ve kadın tabii ki eşittir ancak bir bütünün iki parçasıdır. Aile içi fonksiyonları farklıdır. Birbirlerini tamamlarlar.

Erkeğin görevi, evi için tedarik yapmaktır. Yuvayı dişi kuş yapar. Kadının erkek gibi davranması, erkeğin kadın gibi davranması yanlıştır. Aile dokusunun doğallığına aykırıdır. Rollerin değişmiş olması tüm aile bireylerini mutsuz eder. İşe giden kadın, hem doğasına ters hareket etmiş olur, hem de çocuklarını yalnız bırakmış olur.

Anne sıcaklığını hissetmeyen çocuklar, hem kötü alışkanlıklara daha meyilli olur, hem de mutsuz ve huzursuz olur. Bloglarda okuduğum kadarı ile, işe başlayan anneler, hep çocuklarının çok daha huysuz davranmaya başladığından bahsediyorlar.

Kadının çalışması, erkeği de rahatsız eder. Rolünü kadına kaptırmak, erkeği üzer ve hırçınlaştırır. Sık yaşanan tartışmalar kaçınılmaz olur. Erkek mutluluk ve huzuru başka yerde bulacağını zannederek, ya işine, ya hobilerine, ya arkadaş çevresine, ya da başka bir kadına yönelebilir.
Aile, boşanma ile sonuçlandığında, global elit amacına ulaşmıştır. Kadını da işgücü havuzuna katmıştır, soyduğu devletler için yeni bir vergi kaynağı daha yaratmıştır, korunmasız kalan mutsuz çocuklara artık dilediği şekli verebilir, onların kötü alışkanlıklarla daha erken tanışmasını sağlayabilir. Dikkat ederseniz, boşanmış çiftlerin çocukları hem çok mutsuz, hem de çok sorunludur.

Sözün özü, “çalışan anne”, aile kurumunun dibine bırakılmiş bir dinamittir.

Global elit, çıkarları için aileyi parçalamak ve “sadece egosunun peşinden koşan” cinsiyetsiz bireyler yaratmak istiyor. Bu amaca ulaşmak için yukarıda bahsettiğim tüm kanalları sonuna kadar kullanıyor. Hem kadınları, hem de erkekleri, mutluluğun “materyalist bir bireycilik”le bulunabileceğine inandırmaya çalışıyor. Doğanın kurallarını yeniden yazmak istiyor.

Şu makaleyi okumanızı öneriyorum. Çok önemli ipuçları veriyor.

Kuaybe dedi ki...

merhaba annelog.. bloğuna bir linkten rastladım ve bana çok tanıdık gelen sıcak paylaşımlar gördüm.. seni okumak güzel olacak..

gulece dedi ki...

anne oldugundan beri calismayan bir anne olarak ne hissettigini anlamam cok zor.ben de calisiyor olmak icin deliriyorum mesela.ama seni cok takdir ediyorum,2 cocuk ve is guc bir yandan da evisi masallah masallah,hiic bozma moralini.

ibeking dedi ki...

sadece seni çok iyi anlıyorum haklısın demek istiyorum

Annelog Atölye dedi ki...

Merhaba Nilüfer:) Yok yok istediğin kadar yazabilirsin:)Hepimiz farklı açılardan zorlanıyoruz tabi ama evde "çalışan" bir annenin kendini işe yaramaz görmesi son derece yanlış diye düşünüyorum. Rutin işler ev dışındaki iş yerlerinde de var. Kısılıp kalma hissini zaman zaman ben de yaşıyorum. Bunu kırmak için farklı alanlarda birşeyler yapabilmeye uğraşıyorum. Çünkü ancak bu şekilde farklı yerlere bakarak rutini kırabileceğimi düşünüyorum. İkinci çocuk için niyet varsa gecikmemek lazım zira bedenlerimiz ilk bebeklerimizde olduğundaki kadar genç olmuyor ikinci bebeğimizde. Ben her hamileliğimde bir iş kaybettim (normalde sadece diş kaybedilir:) . O zamanlar çok üzülürdüm, yurt dışında 18 ay ücretli izin verilirken anneye, burda bize 4 ay (daha önce 3 tü) izin veriliyor ve bizimki gibi dinamik bir sektörde isen, dönünce yerinde senden daha genç birinin o işi daha ucuza yapabildiğini görüyor ve kalmayı kendine yediremiyorsun. Ki oldukça hırslı ve zaman zaman agresif, katı, idealist bir çalışandım vakti zamanında. Şimdi ,Allah bağışlarsa iki çocuğuma bakarken kaybedilen işler, iş yerinde zor geçen hamilelik günleri, uykusuz günler hiçbirşey ifade etmiyor bana. Hayat bana üç ödül verdi. Eşim ve çocuklarım. Gerisi hikaye. Sanırım annelik sivri yanlarımı törpüledi benim.
Sen de topluma evlat yetiştiriyorsun. Bundan daha yüce bir görev bilmiyorum ben.
Benimki uzun oldu galiba:)

Annelog Atölye dedi ki...

Bence doğru karar Ayçiçeği:)

Tatilden dolayı bizde de ufak sapmalar var ama iyi yönde. Misal Pazar günü sekizde kalktık ki bizim için mucize:)

Annelog Atölye dedi ki...

Merhaba e-Recep:)
Bu şekilde düşünmemiştim hiç ama söylediklerinde doğruluk payı olduğunu görebiliyorum. Zira bir görsel ve işitsel bombardıman içindeyiz, ben hiçbirşeyden etkilenmem kimse de bana birşey empoze edemez demek yanlış olur. Özelde kendim için birkaç şey yazacak olursam, evimizde roller değişilmiş değil. Evin "reisinin" de baba olduğuna inanırım. Dün gece kızıma haftasonu tatilinin çok güzel geçtiğini ama maalesef bugün için işe gitmem gerektiğini söyledim. O da dedi ki" sadece babam çalışırsa çok yorulur ama!" Ben de haklısın demekten başka birşey yapamadım:)
Verdiğin linkteki yazı global elitlerin oyunlarını güzelce anlatıyor, nasıl yanlızlaştırıldıklarından ve bencilleştirildiklerinden bahsediyor ama ne empoze edilmiş olursa olsun bir kadının doğası gereği içinden gelen çocuk ve aile dürtülerini bastırabileceklerini sanmıyorum.
Bir de çalışan annelerin çocuklarının tüm kötü alışkanlıklara açık, kolak kullanılabilir insanlar olarak yetiştiğinden bahsetmiş yazı. Ben de çalışan anne çocuğuyum ama annemden babamdan korkarak büyüdüm. Şu an şartlar değişik tabii, dünya çok daha tehlikeli bir yer. Okul diye gönderdiğiniz yerde dahi neler olacağı bilinemiyor. Çocuklarımızı korumak kat kat daha fazla önem kazandı. Çalışmanın bu durumu engellediğini görürsem zaten gözüm hiçbirşeyi görmez ve çalışmak hiçbir şekilde öncelikli olmaz.
Yaklaşık onbeş yıldır çalışıyorum ve birgün bordrolu çalışmayı bırakırsam bile, a bir sivil toplum örgütünde ya da bir yardım kuruluşunda, esnek saat avantajını kullanarak ama çocuklarımın da başında olarak çalışırım. Bu kadar uzun zaman çalıştıktan sonra, kendimi farklı bir iş yapmıyor halde düşünemiyorum.
Aslında kafamda yazacak daha bir sürü şey var fakat çalışmalıyım şimdi.
Önem ve emek verip yazdığın için teşekkürler:)

Annelog Atölye dedi ki...

Teşekkürler ziyaretin için Minik Meleğin Annesi:) Hep beklerim:)

Hoşgeldin Gülece:) Çok teşekkürler desteğin için. Çok iyi geldiğini bil lütfen.

Anladın sen onu İbeking:)

e-recep dedi ki...

Merhaba annelog,

Dün gece kızıma haftasonu tatilinin çok güzel geçtiğini ama maalesef bugün için işe gitmem gerektiğini söyledim. O da dedi ki" sadece babam çalışırsa çok yorulur ama!"

Kızınız haklı. Global elit ekonomiyi öyle bir ayarlıyor ki, sadece erkeğin kazandığı yetmez hale geliyor. Sizin özel durumunuz için değil, genel konuşuyorum. Erkek tek başına çalışmaya kalkarsa, resmen suyu çıkıyor.

Verdiğin linkteki yazı global elitlerin oyunlarını güzelce anlatıyor, nasıl yanlızlaştırıldıklarından ve bencilleştirildiklerinden bahsediyor ama ne empoze edilmiş olursa olsun bir kadının doğası gereği içinden gelen çocuk ve aile dürtülerini bastırabileceklerini sanmıyorum.

Yokedemeseler de, başarı ile bastırabiliyorlar. Bizden çok daha önce Avrupa toplumlarını "modifiye" etmeye başlamışlar, bir bakın Avrupa kadınına : Çocuğu bir yük olarak görüyor, mümkün mertebe doğurmuyor, kedi, köpek besliyor, hobileri ile meşgul oluyor, kendini kariyere veriyor. Nüfus artış oranın nasıl düştüğünü biliyorsunuz, hatta nüfus geriliyor. En hızlı düşüş de Rusya da, ahlak değerlerinin ve aile kavramının en çok darbe aldığı ülkede.

Okul diye gönderdiğiniz yerde dahi neler olacağı bilinemiyor.

Global elit, bilerek devlet okullarının kalitesini düşük tutuyor, hem eğitim hem de asayiş yerlerde sürünüyor. Amaç -> Velileri özel okula zorlamak. Neden? -> Çünkü paralı. Ama öyle pahalı ki, ana-babanın beli bükülüyor, her ikisi de çalışmak zorunda kalıyor. Nasıl? Zekice bir plan değil mi? Bu sadece burada mı böyle? Tabii ki değil. ABD'de çocuğunuzu dört yıl undergraduate olarak Ivy League bir okula göndermek isterseniz rakam -> 250,000 US DOLLARS!! O yüzden aileler borçlanmak ve köle gibi borç ödemek zorunda bırakılıyorlar.

Ayrıca özel okullarda çocuklarımız CİNSİYETSİZLEŞTİRİLİYORLAR. Mesela anaokullarında erkek çocuklarla kız çocuklar birarada nakış dikiş yapmak zorunda bırakılıyorlar, erkek çocuklara da "mutfak etkinliği" adında bir program dayatılıyor. Bir de şu doğum günleri var. Kesinlikle okulda kutlanamıyor. Nerede kutlayacağız -> Burger King'te. Ama Burger King'in bir şartı var -> Pasta bile getiremezsiniz, hepsini biz satacağız size. Buyrun bir tuzak daha. Öte yandan sınıfta 20 çocuk varsa, 20 tane hediye demek bu. Yani ebeveynin pamuk elleri yine ceplere!!

İnanın, insanlık büyük bir komplo ile karşı karşıya.

Mutluluk yuvanızın içinde, dışarıda değil.

renkler dedi ki...

Canım, senin bu kaygılarını dönem dönem ben de yaşıyorum. Ama sonuçta çocuklar ile geçirilen vaktin çokluğu değil önemli olan, az da olsa geçirdiğin vaktin kalitesi. Kızın da kardeşinden gizlenip oynadığınız oyunları hayatı boyunca hatırlayacak ve bu anların değerini bilecek. Geçen cuma evdeydim, şöyle düşündüm, sürekli evde olsam oğluma ne kadar daha fazla iyilik etmiş olabilirim ki? Ayrıca hep evde olsam tatilin, haftasonlarının, sabah beraber yapılan kahvaltıların, özlemenin kıymetini asla bilemezdim. Bence kendini boşuna üzme. Bir kadın çalışmayı asla bırakmamalı. Hayatta ne olacağı belli olmaz. Etrafımda o kadar kötü örneğini gördüm ki! Sen iyi bir annesin bunu sakın aklından çıkartma...

Zehra dedi ki...

:) ÇOK TATLISIN ANNELOG :) BUGÜN BENDE SENİN HİSSETTİĞİN DUYGULARI HİSSEDYORUM :( UMARIM DEĞİŞİR BUDURUM..SANIRIM HAFTA BAŞI SENDROMU :) UFACIKLARIMM ÇOOK TATLILAR ALLAH ESİRGESİN İNŞALLAH :)

ÖPERİMM SENİ KOCAMN GÜNAYDIN DER VE GİDERİM :))

Annelog Atölye dedi ki...

Kesinlikle söylediğine katılıyorum e-Recep! Ailede mutluluk.

Çok teşekkürler desteğin ve yorumun için Renkler:)

İyi Haftalar Zehra:) Bak yarısı bitti bile Pazartesi'nin:)