Pazartesi, Ağustos 14, 2006

Haftabaşı

Haftaya ağlayarak başladım.
Bence kariyer denilemeyecek ama bir şekilde çalıştığımı düşündüğüm iş hayatımın dönüm noktası diyeceğim bir kararla geçtiğim firmadan, mesai saati bitiminde (!) çıkıyorum diye işten atılmıştım. Bundan 3-4 yıl kadar önce. Hem de kendileri iş teklif etmiş olmalarına rağmen. Hem de baştan altıda çıkacağımı söylememe ve kabul (!) etmelerine rağmen. Hem de yine de çoğu akşamlar daha geç çıkmama rağmen. Hem de çok alıştığım sevdiğim hala unutamadığım bir işte zaten çalışıyor olmama ve bir söz verdim deyip kal ısrarlarına rağmen...
Hiç bir işimi özgeçmiş gönderek bulmadım ben. Bulunduğumuz yer küçük. Herkes birbirini tanır. Nasıl çalıştığını bilir. Değil bir iş yerinden kovulmak, o ana kadar kötü söz dahi işitmemiş bir ben, sizinle çalışamayacağız dendiğinde ne yapacağımı şaşırmıştım. Bugün o iş yerinden bir arkadaşımı gördüm. Tüm kadro değişmiş, bir tek benimle iş görüşmesini yapan, beni baştan söylediğim mesai bitiminde çıkmalıyım şartıyla kabul eden, taşaronluk zamanında iş verdiğim o müdür kalmış. Arkadaşım da üzgündü. Saat altıda çıkıyorsun diye yapılacak iş miydi dedi. O da istifadan dönmüş bir iki kez. Şimdi ben de beş buçukta çıkıyorum dedi. Onunla konuşurken boğazımda düğümlendi kelimeler. Devam edemedim. Gittiğinde de zaten yaşlarımı tutamadım. Demek pişmanlık böyle birşey. Yokolmuyor. Romatizma gibi her yağmurda sızlıyor.
Nefis bir haftasonuna ait nefis resimler çekmiştim bir de. Bu sabah hafıza kartının azizliğine uğradı hepsi. Silindiler. Ama pozlar bile aklımda. Yapabilirsem ve denk getirebilirsek birkaç tanesini tekrar çekmeliyim. Özellikle dört büyük dört küçük aynı masada, hem de hepsi (!) oturur vaziyette ve kameraya bakar iken yakaladığımız poz mutlaka tekrarlanmalı. Cumartesi kaçamağı ise ayrı bir konu.

Tüm bunların üstüne, neyse ki kızlarla buluştuk öğlen. İyi geldi. Çok tatlılar. Eksik kadro idik ama, Eylül gibi tamam olacağız. Bir de bebek haberi aldık. Grubun en minik üyesi o olacak.
Yukarıdaki resimdeki ben oluyorum. Bu sabah kahvaltıda kızım çizdi. Eteğim resimde çok daha uzun ve renkli. Saçlarım olduğundan uzun resmedilmiş. Dudaklarım ancelina coli gibi değil tabii gerçekte. Ama bu aralar nedense abartılı çiziyor. Bir de kollarımı kısa çizmiş. Sanırım daha çok sarılmalıyım. Yanaklarımdaki makyaj değilmiş. Sadece pembe pembelermiş. O kadar. Kısa bir ayrılık yaşadıkları için bu sabah anneanneleri çok revaçtaydı. Beni o yüzden çalakalem çizdi. Üzülmemeyeyim diye sanırım. Anneannesini peri kızı şeklinde çizmiş çünkü. Böyle kabarık etekler, yapılı saçlar, ellerde kurdedeli sihirli değnekler filan. Oğluşum ben giderken bakmadı bile. "Aninne"sinin kucağından inmedi bir türlü. Ben de sessizce kapıyı kapatıp çıktım.

Akşama az kaldı. Evim. Seni özledim.

10 yorum:

Binnur A. Ö. dedi ki...

BU güzel r3esimde beni mgördügüm kolundaki saat.
Sanırım kızın eve varmak icin ne kadar zamanın kaldıgını anlamak icin saatine sıklıkla baktıgının farkında.

BU da sana peri elbiseleri çizmese de seni anladığını anlatıyor bana :)

Asortik Krep dedi ki...

Neden pişman olduğunu anlamadım..2 kere de okudum..Yoksa kalmalıydım diye düşünüp mü üzüldün?
Resim çok güzel..Çocukların gözünde anneler ne kadar da güzel görünür..Ben Çağılın anaokulu resimlerini sakladım..Çocuğuna göstersin ileride :)) ya da karısına..Kime isterse işte :))

Age35 dedi ki...

Geçmiş bazen her şeyden daha çok acıtıyor insanı.Bence en güzeli arkaya çok fazla bakmamak..Resim çok güzel olmş bu arada annesi mi kızı mı renkli seviyor bu arada?

Annelog Atölye dedi ki...

Teselli için teşekkürler Binnur:)Saatim bozuldu da ondan herhalde özellikle saat çizmiş, yoksa pek çizimlerinde tercih ettiği bir aksesuar değil:)

Evet kalmalıydım diye düşünüyorum Asortik. Başka işe geçecektiysemde orası olmamalıydı. Firma anlayışı biliniyor herkesce. Ben sadece geçmişten tanıdığım (!) bir kişiye güvendim. O varsa problem olmaz dedim. Yanılmışım. Tabii kimseyi suçlayacak bir durum yok. Seçimi ben yaptım. Sonucuna da katlanıyorum. Hapsi bu.

Aslında ikimizde renkleri çok seviyoruz Age:) Ben işe çok renkli giyemiyorum ama mümkün olursa renkleri kullanmaya çalışıyorum. Kızımın ise öyle bir derdi yok. Hep renkli:))

Adsız dedi ki...

Şu işi unut gitsin be annelogcum. İşten çıkarılmak kötü bir duygu belki ama senin iş kalitenle alakalı bir durum değil ki bu. Evet arkadaşın şu an 17:30 da çıkıyor olabilir ama buraya gelene kadar da baya bir mücadele vermiştir herhalde. Yıllarca o stresi yaşamaya değer miydi birde bu açıdan bak olaya. Unutmadan, uzun vade kaybeden taraf onlar olmuş bence.

Neşeli

Annelog Atölye dedi ki...

Duymaya ihtiyacım vardı galiba Neşeli. Teşekkürler.

Aslı Cin dedi ki...

Evet ya, pişmanlık bu olmalı. her hatırladığında insanın canını sıkan. Ama düşünüp duruyorum yazını okuduğundan beri, hiç mi pişman olmadım acaba ben?

Canını sıkma, kimin kaybettiği belli olmaz, bence şimdi onlar da pişmandır.

Annelog Atölye dedi ki...

Yine ordan ayrılan bir arkadaşımla karşılaşmıştık sene başında. Sonradan pişman oldular dedi Aslı. Belki beni teselli içindir ama yine de duymak iyi gelmişti.

asliberry dedi ki...

Kızının çizimi çok güzel. Biliyor musun yabancı bloglardaki çizimlere bakıyorum, Türklerin çizimlerine bakıyorum gerçekten farklı, bunun eğitimini almadığım için nedenini bilemiyorum ama kızının yabancılara benzer bir tekniği var.
Farkı anlatmak için şöyle örnek verebilirim, mesela amerikalı ve avrupalı çocukların christmas için çizdikleri kartlardan ölçebilirsin veya girdin mi hiç bilmiyorum Tania'nın bloguna bak. Türkiyedeki en Avrupai çizim Piyale Madra'nın ki sanırım.
Sevgimle,

Annelog Atölye dedi ki...

Hiç böyle düşünmemiştim Aslı:)Ressamcı(!) olmak istediğini söylüyor zaten:))