Çarşamba, Ekim 24, 2007

Durum

Var gücümüzle çalışıp, çalışmaya devam ederken de göz ucuyla da olsa olan bitenlere bakıyoruz. Neşeli birşeyler söylemek ve yazmak ne zor. Hatta herhangi birşey yazmak bile, bu kadar zor olmamıştı. Dünya hızla dönüyor, durup düşünmeye fırsatı olmadan..

Pazartesi, Ekim 15, 2007

Bayram Notları

1.Zorlu bir etap da olsa, tüm büyük bayram ziyaretlerini ilk gün tamamlamakla çok iyi etmişiz. Trafik yağmursuzken bile zorluyordu.
2. Yaşlanan büyükler, büyüyen bebekler gördük, demek ki biz de değişiyoruz ama bu denli çarpıcı farkedemiyoruz.
3.Babannemin evine yine gidemedim, halamda idi, orda öptük elini, oysa heyecanla beklemiştim, çocukken karıştırdığım dolapları, çocuklarım karıştıracaktı. Söz verdik ama. Gideceğiz mutlaka.
4.Tüm bayram tatili boyunca sadece son gün akşama doğru evimizde oturabildik, gezdik, gezdik, gezdik.
5.Kayıp Otoban filmini seyrettik dün akşam, hiiiiçbirşey anlamadık. Hala çözmeye çalışıyorum.
6.En güzel şey aile. Bir daha, bir daha ve bir daha anladık.
7.Arka arkaya sekiz tane Beypazarı Kurusu yiyebiliyormuşum.
8.Çocuklar bayram harçlıklarıyla istediklerini alabileceklerini öğrendiklerinde, özellikle ablamız, çok sevindiler. Ufaklığın harçlığı bitti mesela ama alınanların karşılığında teneke kutusundaki paraları babasına vermesi gerektiği konusunda ikna edemedik. Sanırım edemeyeceğiz de.
9.Çikolata, çikolata, çikolata..
10.İkinci gün alışveriş merkezinde pek kimse olmaz teorim, büyük bir yanılgı idi, çürüdü tabii.
11.Annem pembe güllü battaniyesine bayıldı. Seveceğini biliyordum.
12.Biryerlere eliboş gitmeyi hiç sevmem, tedarikliydim ama o kadar çok ziyaret oldu ki, hazırlıklarım yetmedi.
13.Sakız reçeli yememiştim yıllardır. Özlemişim tadını, yiyince tanıdık eski bir dostla karşılaşmış gibi hissettim.
14.Ufaklık bu yıl el öpmeyi öğrendi ama canı istediği zaman ve kişiye olacak şekilde. Birikisi bayrama denk geldi neyse ki.
15.Tatil sonrası rehaveti çok kötü, hazırlıksız yakalıyor insanı. Misal büyük yavrunun bugün spor kıyafetleri ile gitmesi gerekiyordu, bense geceden normal okul kıyafeti çıkartmışım. Havuz çantasını da hazırlamamışım. Servisin gelmesine az zaman kala farkedip, düzelttik ve yetiştik ama soğuk terler döktüm biranda.
16.Bir dolu kötü haber aklımdan çıkmadı, çıkamadı. Bunca acı yaşanırken gerçek bir bayram değildi bu geçen.
17.Nice bayramlara..

Salı, Ekim 02, 2007

Antibes, Cannes ve Monaco

İçimden yazmak gelmedi nedense. O yüzden bir süredir ilham perisi gelsin diye bekliyordum sanırım. Hala da geldiğini söyleyemem ama en azından kendi kendime bak hala yazmadın diye söylenmeyi bırakmak istiyorum. Bir kere nefis bir tatil oldu benim için. Geçen hafta değil ondan önceki hafta, yolculuğa çıkmadan önce iki günüm vardı. Oğluşun uyku saatlerine denk getirip, hem uzun zamandır gitmek istediğim İkea ziyaretimi yaptım hem de sinemaya gittim. Kalan zamanlarda kızımı karşıladım okul dönüşü ve bol bol oğluşumu mıncıkladım, onun istediği şekilde oyun oynadım. Biryerlere yetişme telaşı olmadan, koşturmadan, saate bakmadan doyasıya iki gün geçirmek bünyeme ilaç gibi geldi. Ama asıl ilaç, elimde harita ve tren tarifesi ve çantamda kameram, suyum, mutlaka kuru siyah üzüm ve cevizlerimle, ilk kez gittiğim sokaklarda dolaşmak ve bir sonraki dönemeçte ne göreceğimi bilmeden yorgunluktan bayılıncaya kadar yürümek oldu. Bol bol fotoğraf çektim. Aşağıda birkaç tanesini ekleyip ufak notlar aldım. İnsanın herşeyden, ama herşeyden uzaklaşmasının nasıl birşey olduğunu unutmuşum. Hatırladım. İki sahne beynime kazındı bu üç günde. Çünkü her ikisinde de, tıpkı suyun üzerinde yatar durumda kendini denizin hareketlerine bırakmak gibi, kulakların yarı suda olduğu için de sesleri de belli belirsiz veya suyun içinden kırıldığı şekliyle duymak gibiydi. İlki, Monaco'daki Oşinografi müzesinin içindeki dev tankın karşısında oturduğum anlardı. Çeşitli köpekbalıkları, ton balıkları ve adını bilmediğim daha bir sürü balığın dolaştığı resif akvaryumunun karşısında nefesim kesildi. Oturduğum yerden aşağıdaki resmi çektim. Ve uzunca süre de yerimden kalkamadım. İnsanı ağlatacak kadar güzeldi gördüklerim. Gözlerimin bana gösterdiklerine inanamadım. Gerçekten unutulmazdı.Diğer sahne ise, döneceğimiz gün Monaco'daki kafelerden birinde ayaklarımı uzatıp başımı arkaya attığım ve bulutların geçişini izlediğim andı. Herhangi bir gökyüzü ve herhangi bir kafe olabilirdi. Yine o hafiflik hissi, sanki havada yüzermişim gibi ve sanırım bir nötr olma durumu idi yaşadığım. Aklıma kazındı bu an. Böyle bir anı yaşamayalı uzun zaman olmuş demek ki. Bu kadar etkilendiğime göre..

Neyse, gelelim resimlere.

Cannes'da trenden inip, gardan çıktıktan sonra ilk gördüğüm bu ilginç saat oldu.

Sonra Cannes sahiline yürüdüm, hala birsürü insanın güneşlendiği upuzun kumsalın kenarında oturup dinlenen insanlardan oldum bir süre. Ayaklarımı uzattım, yolda bulduğum son derece şık ama bir o kadar da pahalı bir çikolata dükkanından aldığım minik bir kutu çikolatayı yedim. Uzun uzun etrafı seyrettim. Dinlenmekten yorulunca kalktım.
Film festivalinin yapıldığı büyük oditoryumun hemen önünde isteyen Brad Pitt ile fotoğraf bile çektirebiliyordu. Japon bayan turist grubunun hemen her üyesi Angelina'nın yerine geçip poz verdi.
Antibes sahilleri.. Cote D'azur diyorlar bu upuzun sahillere. Tren yolu hemen yanından gidiyor ve yol boyu deniz manzarası eşliğinde yolculuk ediliyor.
Antibes sokaklarından bir şapkacı,içeri de girseydim keşke.
Yine Antibes sokaklarında bir zeytinden elde edilebilecek her türlü ürünün satıldığı bir dükkan. Bir de çeşit çeşit kokuların, losyonların, kremlerin, mum ve sabunların satıldığı, harika kokan dükkanlar vardı ki, mümkün olsa da koku da fotoğraflardan yayılabilse. Lavantalı ürünler başta olmak üzere, güzel kokabilecek herşeyli sabun ve krem yapmışlar Fransızlar. Monaco'daki Boat Show'un bir kısmının tepeden görüntüsü..

Monaco Oşinografi müzesi muhteşemdi. Jak Kusto ve ekibinin çalışmalarından yola çıkarak kurulmuş müze.
Anlatılabilecekler ve resimler bu kadar değil elbet. Ama ufak bir özet diyelim. Sonuçta, uzun uzun yürüdüğüm, yorulunca oturup dinlenince kalktığım, akşamları eşimle paylaştığım nefis bir gezi oldu bu. Çocuklarım da rahat geçirmişler bu günleri çok şükür ki. Başarılı bir deneme oldu kısaca. Ruhu biraz dinlendirmenin faydası büyük. Umarım yine yapabiliriz böyle bir kaçamak. Bir sonrakine kadar resimler ve akılda kalanlarla idare edeceğiz artık.