Perşembe, Ağustos 23, 2007

Genel Görüntü

Çok değil bundan iki hafta kadar önce hem emzik hem de bez kullanan oğluş, şimdi ikisini de atmış, "abi" olma yolunda emin adımlarla ilerlerken; benim ve babasının eve adım attığımızdan itibaren, yeni ve son derece güzel alışkanlıklarında düğmeye basılmış gibi bir gerileme olması, böyle bir bebek halleri edinmesi, hatta ablasının koltuğunda ihtiyacını gidermesi süreci daha ne kadar devam edecek bilinmez. Ama yaramazlık, muziplik bu kadar mı yakışır, bu kadar mı kızarken zorlanılır, anlaşılır gibi değil.
Tüm gün birlikte olmaları, pek süt liman günler yaşatmıyor tabii bize. Ama en muzdarip olan ablası oluyor hep. Yine de en ayrılamadığı, belli etmese de en biryerlere bırakamadığı yine ablası. İkisi de hızla büyümeye, kıyafetleri süratle küçülmeye devam ediyor. Konuşmalar farklılaşıyor, aaa nerden öğrenmiş dedirten cümleler kuruluyor. Hala ve çok şükür ki şaşırmaya devam ediliyor.
Ve nihayet oğluşa bir şerit metre alabildik. Hani şu karemsi salyangoza benzeyen çekince 5 metreye filan uzayabilen şeritlerden. Alındığı günden beri heryeri ölçüyor kendince. Ucunu bize tutturup geri geri gidip halıları, bardağı, legoları, ellerimizi, kollarımızı, kağıt parçalarını, işte ne varsa etrafta herşeyi ölçüyor. Emzikle uyumayı bıraktığından beri şerit metresiyle uyuyor. Eğer kazara sabah uyandığında yanında değilse, akşamdan almayı filan unuttu ise, gözlerini açar açmaz yanıma gelip sabahın uykusunun ennnn tatlı yerinde "metrem nerde anne?" diyor. Saliseler içinde uyanmaya alışkın bünye sayesinde, kısa zamanda şerit metre bulunuyor da, rahat ediliyor. Yoksa iş büyüyor. Bir de cam sileceği vardı birlikte uyuduğu ama şimdilerde pek ilgilenmiyor onunla. Hani şu arabaların camları silinir, saplıdır ve bir tarafı lastik bir tarafı süngerdir. Kullanımda olanları eve çıkarmasına müsade etmediğimiz için, kendine özel temiz bir silecek almıştık. İşte bir de o silecek çok önemliydi. Neyse ki geçti şimdi. İlginç bir oyuncak anlayışı var özetle. Bu arada uyumadan önce kitap okuma alışkanlığını da edindi. Mutlaka bir veya iki hikaye okutuyor. İlgi alanları çok farklı diye, hatta boya kalemlerine bile, sadece kablo resmi çizmek için ilgigöstermesi, kitapları sevmeyeceğini düşündürtmüştü bana. Ama öyle olmadı. Neyse ki.
Ablası da tam bir balık oldu bu gelişmeler sırasında. Yüzme işini iyiden iyiye çözdü ve hergün daha da geliştiriyor. Tenis dersleri de iyi gidiyor ama okul başladığında ne şekilde devam edeceğiz, hatta edebilecek miyiz duruma bakmak gerekecek. Şu an tatilin tadını sonuna kadar çıkarıyor. İkinci sınıf, ilk yıla göre daha rahat olacaktır diye düşünüyorum. Yine de belli olmaz, zorlanabilir. Tabii sınırsız yüzme, oyun, bebek konuşturmaca, arkadaşlarını ağırlayıp sonra da onlara gitmece ve kardeşi ile vakit geçirmece çalışmalarından arta kalan zamanlarda kitap okunuyor, ödev yapılıyor. Çok iştahla değil. Ama yine de yapılıyor.
Önümüzdeki hafta 30 Ağustos tatilinden de faydalanıp, İznik ve Bursa civarında minik bir tatil planı yaptık. İznik gölü ve şehri ile Uludağ'ın mesire yerlerini görmek istiyoruz. Hem amcalarımız ve babaannemize de hoş bir sürpriz olur dedik. Vakit kalırsa Cumalıkızık'ı da görmek istiyorum ben ama duruma göre davranırız herhalde. Ee oğluş "abi" oluyor artık, arabalı seyahatin menzilini uzatmaya başlamalı.

Salı, Ağustos 21, 2007

Geç ve de Güç...

....oldu ama iki satır yazayım hiç olmazsa dedim. Fikriminincegülücüm, sobe cevabım ne kadar gecikti değil mi? Beni etkileyen ve büyüleyen çok şarkı var ama özel anlamı ve dönüm noktası olması sebebi ile (biraz da sobe konusu soğuduğu için) sadece tek bir şarkıyla sobeyi cevaplıyorum. Geç kaldığım için kusuruma bakma lütfen...