Bu öğlen, oğlumu kreşe yazdırdım. Zaten planlıyorduk ama içten içe de ayak diriyordum. Kış geçsin, şimdi hastalık çok olur, bahara gider filan diyordum. Tamam itiraf edeyim, kıyamıyordum. Ablası iki buçuk yaşında başlamıştı. Şimdiki gibi içimize sinen bir bakıcımız olmadığı için. Şimdi ise hem bakıcımız çok iyi hem de annem hemen hemen hergün yanlarında. Çok da güzel ilgileniyorlar. Annem hayatından son derece memnun. Ama artık net şekilde anlaşılıyor ki, ev ona dar geliyor. Yetmiyor. Çabucak sıkılan bir çocuk değil. Oyalanabiliyor oyuncaklarıyla. Etrafında yaşıtları da olmalı ama.Aslında korktuğum ve çekindiğim hep kreşin ilk günleri. Acaba sevecek mi, gitmek isteyecek mi diyerek bu zamana kadar ve evdeki rahatlığın da sayesinde, bugünü erteledim. Yani yarın sabahı. Bu kez farklı biryol izleyeceğiz, okula babasıyla gidecek. Benimle olursa içeri girmek, beni bırakmak istemeyebilir. Yarım günle başlıyoruz. Alıştıkça ve biraz daha büyüdükçe tam güne çıkacağız. İlk günleri atlatalım da.
Kayıttan dönüşte ablasından da gördüğü ve okullu olma ile ilişkilendirebileceği bir çanta aldım ona. Sevdiği oyuncakların (kablolar, cetveller, el fenerleri gibi) bir kısmını yanına alabilir ve yeni kalem kutusuna biraz boya kalemi koyabilir.
Öğretmeni ile de tanıştım. Şeker bir hanım.
İçimde öyle bir his var ki, ya çok sevecek okulu ya da hiç. Göreceğiz.
Bu arada, akşamları uykuya birlikte yatıyoruz. Yani kendisi yatağında, ben de hemen yatağın yanında yerde. Uyumamak için türlü bahaneler, sorular ve hikayelerin eğlencesi bir yana, elimi sıkı sıkı tutup öpmesi yok mu, başını oraya koyma acıyabilir demesi yok mu, bitiriyor beni.
Yakında 4.yaşına basacağını hesaplıyor, inanamıyor, bir daha toplama çıkarma yapıp aynı sonucu bulunca şaşırıyorum.
Yarın önemli bir gün.
Yarın akşam anlatacaklarını çok merak ediyorum.