Cuma, Aralık 29, 2006

Yılın Son Yazısı

Hep tatil öncesi günlerde başıma gelir bu, mutlaka sekiz ayın çarşambası aynı ana denk gelir. Bir sürü iş çıkar, aksilik olur, durduk yerde başıma iş açarım. Bugün de bu kuralı bozmayıp, öğle tatilinde düzelttirmeye gittiğim saçlarıma gölge atmalarına, bin kez doğal olmasını istiyorum dememe rağmen, hemen hemen sapsarı yapmalarına izin verdim. Ben beğenmedim, arkadaşlarımdan görenler de "o kadar da kötü olmamış" dediler. Birazdan gidip düzelttireceğim. Telafisi var neyse ki. Kuaför sonrası kızımın okuldaki yılbaşı balosuna yetişeyim dedim ve okuluna gittim. Tabii toplam süre öğle tatili zamanını çoktan aşmıştı. Tam okulun kapısından içeri girmiştim ki, ofisten gelen bir telefonla kızımı da göremeden gerisin geri ofise dönmek zorunda kaldım. Yolda radara yakalanırım diye çok korktum ama kazasız belasız geri döndüm.
İyi de bir haber aldım bu arada. Eşimi yılın başından beri çekap (genel sağlık taraması mı demeli?) yaptırması için ikna etmeye çalışıyordum ve nihayet yıl bitmeden bugün detaylı bir kontrolden geçti. Çok şükür hiçbir sıkıntı yok. Seneye de kendime yaptırmak istiyorum. Malum, önce sağlık.
Pazar akşamı oldukça kalabalık olacağımız bir yemeğe davetliyiz. Yakın akrabalarımızla birlikte, cümbür cemaat, patırtılı gürültülü yemeklere bayılırım. Yeni bir yıla, sevdiklerinin büyük bir kısmıyla beraber girmekten daha keyifli ne olabilir?
Bu yıl çok hızlı geçti. Herzamankinden de hızlıydı herşey. Ama daha oturmuş, daha bir kıvamı tutmuş bir yıldı. Şükrediyorum her zamanki gibi. Herşey için.
Mutlu ve sağlıklı bir yeni yıl ve neşeli bir bayram dileklerimle.

Çarşamba, Aralık 27, 2006

İyi ki Doğdun Oğlum!


Geçen sene, birinci yaşını kutladığımızdaki hali gözlerimin önüne geliyor sürekli. Ne hızlı akmış zaman. Bugün oğlumun ikinci doğumgünü. Partimizi Pazar gününden yapmıştık. Oğlum dışında, herkesin keyif aldığını umduğum bir gündü. Kalabalıktan hoşlanmadığı için sürekli kucağımdaydı. Süs balonlarıyla bile ilgilenmedi. Henüz kendi partisinin keyfini çıkaracak kadar büyümemiş olsa da, bir yıl içersindeki inanılmaz değişimi ve gelişimi müthiş. Şaşırmamak, hayran olmamak elde değil. Tabii herşeyi daha da güzel anlayıp anlattığı için, direttiği konular ve gerildiğimiz anlar da arttı nispeten. Yine de iyi ki aramıza katılmışsın oğlum, iyi ki doğdun, iyi ki varsın!

Salı, Aralık 26, 2006

İlk Hediyemi Aldım!

Hayatın renklerinin nerede nasıl karşımıza çıkacağı belli olmuyor. Bir anda hiç beklenmedik bir hediye alıveriyor insan. Seviniyor. Mahçup oluyor. Düşünüldüğü, akla geldiği için mutlu oluyor.
Çok teşekkürler Renkler! Hediyene bayıldım. İdeal kıyafet kısmı doğru, diğeri içinse çok fırın ekmek yemem lazım. Sevdiklerinle birlikte her açıdan güzel ve iyi bir yıl dilerim sana. Çalıştığım sektör itibariyle, fuarlar hariç, on yılda sadece iki kez etek giydim işyerinde ama, bu kıyafete bayıldım. Bence de çok zarif. Tekrar teşekkürler.

Çarşamba, Aralık 20, 2006

Nasıl?

Dün öğleden sonra öğretmenimizin veli görüşme günü idi. Hem genel durumu konuşmak hem de bazı konularda fikir almak için babamızla birlikte okula gittik. Genel durum gayet iyi. De..Bir problem olduğunu söyledi öğretmenimiz. Bence de tespiti çok doğru idi. Kızınız çok duygusal dedi. En ufak birşeyi kaybolsa ağlamaya başlıyor ve avutamıyorum dedi. Hele birgün, pofuduk bir atkısı var, serviste unutmuş ama sınıfta kaybettiğini düşünmüş. Hediyeydi o diye uzun süre ağlamış. Ben konuşuyorum onunla, siz de konuşun dedi. Sorumluluk almayı seven ve yerine getiren, arkadaşları ile ilişkileri iyi, görevlerini istekle yapan, verileni hemen alan, dersle ilgili ama duygusal bir çocuk, dedi.
Biliyoruz duygusal. Ama nasıl daha az duygusal yapalım, o kısmı tam bilemiyorum. Kendimizce bazı şeyler yapıyorduk zaten. Ama gerçek hayat duygusal insanlara göre değil. Hamuruna bir miktar daha, tam kıvamında rahatlık katmak gerek ki, kendinden getirdiği özelliklere de zarar vermeden yapmak gerek bunu. Nasıl, nasıl??
Öğretmenimizle daha pek çok şey konuştuk, çocuklar üzerine, ergenler üzerine, gelecek yıllar üzerine. Çocuklara bakarak aileleri tanıyabiliyoruz dedi. Doğru. Sınıf genelinin gerisindeki çocukların ailelerinin de birşeylerin gerisinde olduğunu anlattı. Hele ergenlik döneminde, anne babanın verdiği yanlış tepkilerin sonuçlarının problem olarak doğrudan ortaya çıktığını bir de öğretmenimizden duymak, zaten endişe ile baktığım ergenlik dönemi için, dikkatli olunmasının önemini bir kez daha hatırlattı bana. Göreceğiz tabii. Ama şu da kesin ki, ne ekersek onu biçeceğiz.

Pazartesi, Aralık 18, 2006

...

Her bir gün, tetriste aşağı düşen şekiller gibi geliyor bana. Ne kadar iyi yönlendirilirlerse, ne kadar iyi evirip çevirirseniz, o kadar az boşluk kalacak şekilde yerine oturuyor herbiri. Yetişemedikleriniz bir kez düştü mü, ne kadar boşluk kalırsa kalmış olsun, bir daha düzeltilemiyor. Yeni düşen şekille ilgilenilse de hemen, o yerine oturmamış şekillerde kalıyor bir süre akıl.
Haftaiçinin koşturmacasına en iyi gelen şey Cumartesi'nin sakinliği. Bir de Pazar'ın keyifli hareketliliği. Ne kadar az boşluk kalırsa o kadar iyi. O kadar dolu. O kadar iç rahatlığı. O kadar doygunluk. O kadar hayat..
Yeni bir hafta..Şekiller düşmeye başladı bile...

Çarşamba, Aralık 13, 2006

Cümbüş

Oğlum konuşmayı, kızım da okuma yazmayı söktü iyice.
Akşamları evde bir cümbüş hali var bu yüzden. Ödevler yapıldı mı, okul nasıl geçti, kim kimi kızdırdı, öğretmen ne dedi, sofra kuruldu mu, öksürük de bitmemiş hala, ufaklık neler yaptı, akşamüstü neler yedi, meyve yendi mi bugün, ya öğlen sebze çorbası nasıl içildi, ekmek doğranmış mıydı içine, kaçta uyundu uyanıldı, keyfi nasıldı, okuldan yazı gelmiş cevap verilmeli, öğlen ne yedin okulda, o kadarcık mı, salata yapacaktım yeşillikler yıkandı mı, yarına ne yemek yapılacak, annem yaparsa yaşadık yoksa bulacağız birşeyler, yarınki beslenme için kurabiye mi tost mu yapsam, akşamüstü çok acıkıyor yoksa, bu ödevi anlamadım ben nasıl yapılacak, öğretmeni arayalım, cevap vermiyor, bildiğimiz gibi yapalım, yarın için çanta hazırlandı mı, ufaklığın uyku saati, dişler fırçalandı mı, geç kaldık bu akşam atlayalım, eller yıkansın, üst ve alt değiştirilsin, biberona taze su konuldu mu, emzikler yıkandı mı, hay allah en önemli emzik kayıp, nereye gitti, hah burda, terlik ya da çorap giy hemen öksürüğün yeni geçti, ben kardeşini uyutmaya gidiyorum, senin de yatış saatine yetişmeye çalışacağım, baban yanında neyse ki, salondaki oyuncaklarını odana götür, süt içildi mi, biz geç kaldık yatalım, önce yanyana küçük yatakta yatıp sohbet edelim, neler yaptın bugün, resim yaptın öyle mi, yarın bakayım olur mu, ben de anlatayım neler yaptığımı, hadi artık kendi yatağına yat, kapat gözlerini, emziğinle de oynama artık, sizi çok seviyorum, sen de beni seviyor musun, harika, hem de kocaman ha, hadi artık uyuyalım, uyumuşsun kardeşinin odasından çıktığımda, yetişemedim, saçlarını okşayabilirim, uyandırmayayım dikkat, sabaha temiz gömlek ve çorap hazır mı, oh var neyse ki, yarın sabah tost yaparım kurabiye için gücüm yok, yürüyüş bandı, yok ona hiç gücüm yok hem de iki yıldır, vitamin almalıyım, kilo da almışım biraz, iştahımı açmasın daha beter, mutfağı toplamışsın ellerine sağlık, kalan yemekleri ben streçlerim, ne ikram edeyim sana, film var mı bu akşam, yok mu, Coupling'in iki bölümünü seyredelim o zaman, tamam oturuyorum hemen, yemek de yapmadım, buluruz birşeyler, saat on olmuş, uykum geldi ama dayanırım, ojelerimi yine silmeyi unuttum, marketten aldıklarımı yerleştireyim birde balkonda kaldılar, hemen geliyorum, hemen...
Nihayet. Eee ne seyrediyoruz bu akşam?

Salı, Aralık 12, 2006

Yok olmuyor!

Sanki gürül gürül birşeyler akıyor da, ben kaçırıyorum, kafamı bu gümbürtülü akışın aksine çevirmişim de sesini duyuyor varlığını biliyorum, ama başka birşey yapmıyormuşum gibi hissediyorum. İşlerin hafifleyeceği yok. Kaçamak da olsa yazmalıyım ben. İçim istiyor. Okumam öğrenmem yetişmem gereken bir sürü sayfalar dolusu bilgi var. Yine de fırsat bulup yazmalıyım. Yazmazsam daha rahat odaklanırım diye düşündüm, ama yazarsam odaklanamayacağım diye birşey olup olmadığını test etmedim henüz. İç sesimi seviyorum ben. Onu duymak, dinlemek, yazmak ve paylaşmak çok önemliymiş benim için. Devam..