Pazartesi, Temmuz 31, 2006

Döndük

İtiraf etmeliyim ki, ilk iki üç gün işe geri dönmek istedim.
Yol yorgunluğu, gider gitmez katılınan düğün, oğluşun her iki köpek dişinin de patlayacak başka zaman bulamaması, uyku saatlerinin şaşması, uykusuz oldukça huzursuz da olması, hiç kucağımdan inmek istememesi, sabahın zaten altı otuzlarında uyanılıyor olması, yemek namına sadece süt içmesi, türlü şaklabanlıklara rağmen neredeyse hava ile beslenmesi, bakıcımızın kendini yıllık izinde farzederek kendi tatilini yapması, akşam dokuza kadar bir dakika oturacak zaman bulamamam, eşimin de yanımda olamaması diye uyazıp gidecek bir ton sebeple, hemen geri dönmek istedim. Dinlenme amaçlı bir tatil değildi bu zaten. Ama en azından evimin rahatında çocuklarımla birlikte olurum dedim. Olmadı, erken dönemedik. Hep bir harala gürele içindeydik. Annem de çok yoruldu. Neyse ki herkes memnun ayrıldı. Mesela kayınvalidem hayatımın tatili oldu bu dedi. Defalarca teşekkür etti. Çocuklara çok düşkün zaten. Mest oldu mest. Anneannem de aynı şekilde. Memnundu. Bakıcımız ve iki oğlu da iyi vakit geçirmişler. Bu sabah teşekkür için anneme ve bana hediyeler getirmiş.
Çocuklarımın büyüklerle birlikte olmaları çok önemli. Anneanne, babaanne, nine (dedelerimiz de olsaydı keşke) sevgi ve ilgisini, hatta hafif şımartmalarını mutlaka yaşamalılar. Tatilde bol bol görüşme imkanları oldu neyse ki.
Geçen hafta ortasında döndük evimize ve benim için asıl tatil o zaman başladı. O zaman gerçekten çocuklarımla olabildim. Ve bu sabah işe gelmek inanılmaz acı verdi. Kızımın neşesi ve enerjisi, oğlumun insanı kendine aşık eden şekerliği ve iki hafta kesintisiz izleyebildiğim gelişimi inanılmazdı. Sabah öptüm her ikisini de. El salladılar bana. Keyifleri yerindeydi. Ben de tatil fotoğraflarına bakıyorum, henüz çalışmaya başlayamadım. Meyller de birikmiş zaten.
Gerçek hayata hoşgeldim..

Cuma, Temmuz 14, 2006

Tatil (Nihayet!)

Nihayet gidiyoruz! Annemi de çok özledim zaten. İşler devam ediyor hayat akıyor olacak ama ben, iki hafta boyunca zamanı durduracağım. 52 haftada sadece 2 hafta...Yetmez tabii. Yine de hiç yoktan iyidir...

Çarşamba, Temmuz 12, 2006

Son Bakıcı

Altı yılda, 8-9 tane bakıcı değiştirmişizdir sanırım. Kızım, çalışmaya başladığımda henüz 2,5 aylık mercimek kadar bir bebekti. Oğlumda ise 2. ayda işe dönmem gerekti. Ücretli izinlerin azlığı, dönünce yerini bulamamak, işi artık öğrenmiş olan ve daha uygun bütçe karşılığı çalışan genç elemanı ezmemek, aklının bebeğinde, gittikçe azalan sütünde kalması ve daha birçok gitgel bir yana, ennnn önemli konu bakıcı oldu bizim için. Kızımın ilk yılı dışında her ikisi de nadiren bakıcılarla birlikte yanlız kaldılar. Ya annem ya da anneannem mutlaka gözetmen olarak bulundular. O sayede içim rahat oldu ve o sayede en ufak bir pürüzde, bakıcı ablamıza veya teyzemize şimdiye kadarki emekleri için teşekkür edip yollarımızı çabucak ayırabildik. Hepsinde öyle veya böyle rahatsız olduğumuz bir yan vardı. Ta ki şimdiki ablamızı bulana kadar. Yaklaşık bir yıldır bizimle şu anki bakıcımız ve ilk defa hepimizin birden içi rahat. Zira benim gözüm tutsa annem hoşlanmayabiliyor, anneannem beğense ben istemeyebiliyordum.
Daha önce yapmadığımız birşey yapıyoruz bu haftasonu. Tatile annemin yanına giderken bakıcımızın ve iki oğlunun da bizimle birlikte gelmelerini istedik. Zira hem onlar için hoş bir değişiklik olacak hem de benim biraz olsun yüküm hafifleyecek diye düşündük. Artık aileden gibi oldukları için rahatlıkla davet ettik. Bu kadar kötü tecrübeden sonra birine güvenmek zor oluyor ama birkez güvenince de boşa çıkmamasını tüm kalbimle diliyorum. Umarım böyle gider...
Bu arada, oğluşum arkadaşının sandalyesinde bacak bacak üstüne (!) atarak poz verdi. Bu pozdan kısa süre sonra mini bir sandalye paylaşamama arbedesi çıktı, çabucak atlatıldı...

Pazartesi, Temmuz 10, 2006

Oyun Kulübesi

Pazar sabahı Yeşilköy'deki Play Barn'a kahvaltıya gittik. Yaz ayları sakin geçtiği için kahvaltı verilmiyormuş aslında. Ebruş arayınca sizin için hazırlarız demişler. Hiçbirşeyin eksik olmadığı mini bir açık büfe kahvaltı hazırlamışlar. Pazar günü olmasının bizim geç kalkmamız için yeter sebep olmaması nedeni ile, zaten saat altı otuzda ayaktaydık. Rahat rahat hazırlandık ve saat dokuz buçuk olmadan mekanın kapısında bitiverdik. İçeridekiler de halden anlar insanlar oldukları için garipsemediler. "Buyrun buyrun çay olmak üzere" şeklinde sıcak bir ilgiyle karşıladılar. Tuzla'dan geliyoruz deseydik bize pek de hoş bakmayabilirlerdi.
Bir önceki yerlerine çok yakın başka bir binaya taşınmışlar. Yine ön taraf kafe, diğer bölümlerde ise çocuklar için oyun odaları var. Siz kahvenizi içerken çocuklar da oyunlardan oyun beğeniyorlar, genç ablalar da her an tetikte, kendileriyle ilgilenmek üzere bekliyorlar.
Hemfikir olduğumuz nokta şu ki, ufaklıklar büyüklerin yaşına geldikleri zaman biz de rahat kahvaltı yapabiliyor, her 30 saniyede bir kalkmıyor olacağız. Tahminen 2-3 yıl süre veriyoruz bunun için. Hele ki güneşlenebileceğimiz bir tatilin hayali için oldukça erken.
Biz yolu yarıladık nerdeyse. Oğluşum büyüdükçe işler kolaylaşıyor. Kendi işlerini yapmaya başladıkça büyüyor. Ablasının yaşına geldiğinde ise çoktan her ikisi de bizleri etrafta istemiyor olacaklar muhtemelen.
Nefis bir kahvaltı sonrası kitapçı turu ve mağazalara kaçamak ziyaretler...Yoğun bir Pazar ve bugün ucunda tatil olan yeni bir hafta...

Perşembe, Temmuz 06, 2006

Anlık Olaylar

Haftabaşında kızları almaya giderken, 50-60 metre önümde bir araç takla attı. Filmlerde onlarca kez seyrettiğimiz sahneler gibiydi. Bakakaldım. Gerideki kırmızı ışığa yakalanmasam veya daha hızlı gitmiş olsam neler olurdu bilemiyorum. Geçtikten sonra aynadan ters dönmüş aracın kapısının açıldığını ve etraftan yetişenlerin içeriden çıkmaya çalışanlara yardım ettiklerini gördüm. Çok korktum. Ayağımı gazdan çektim. Hayata da yapmak lazım bunu. Bizi korkutmadan önce...

Salı, Temmuz 04, 2006

Karşılıklı İlk Telefon Konuşmamız!

-Anneeee! (fondan sesi geliyor ve telefonu istiyor. Telefon kulağında...)
-Hayatım nasılsın?
-.......(Dinliyor, ne dediğimi tam anlamadı)
-Oyun oynuyor musun?
-Leggo!
-Ablan nerde?
-Attaaaa! (Ablası alt katta arkadaşında)
-Yemeğini yedin mi?
-Mamma! (herhalde başını evet şeklinde sallıyor)
(Arka fondan "anne gel de" deniyor)
-Annee Del!
-Akşama gelicem annecim. Sen uyu uyan biraz oyna ben ordayım.
-Ee e e eee (ninni efekti)
-Evet canım. Görüşürüz tatlım. (Birşeyler daha anlatıyorum)
-.....
(Sıkılmış, telefonu vermiş çoktan. Farketmemişim)